Denemezsen Deneme Yar: Ocak 2015

27 Ocak 2015 Salı

"Altın Lale"ye Zeki Demirkubuz başkanlık yapacak

İKSV tarafından 4-19 Nisan'da gerçekleştirilecek 34. İstanbul Film Festivali'nin Altın Lale Ulusal Yarışması jüri başkanlığını, yönetmen Zeki Demirkubuz yapacak. Festivale son başvuru tarihi 30 Ocak.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı'ndan (İKSV) yapılan yazılı açıklamaya göre, Zeki Demirkubuz başkanlığındaki yarışma jürisi "En iyi film", "En iyi yönetmen", "Jüri özel ödülü", "En iyi kadın oyuncu", "En iyi erkek oyuncu", "En iyi senaryo", "En iyi görüntü yönetmeni", "En iyi kurgu" ve "En iyi müzik" olmak üzere toplam 9 dalda ödül verecek.

Festivale katılacak filmler için son başvuru tarihi 30 Ocak olarak belirlendi. Başvurular arasından belirlenecek filmler, 34. İstanbul Film Festivali'nin Türkiye Sineması bölümünde "Altın Lale Ulusal Yarışması", "Yeni Türkiye Sineması" ve "Belgeseller" başlıkları altında gösterilecek.

DEMİRKUBUZ KİMDİR?

Festivalin "Altın Lale Ulusal Yarışması" jüri başkanlığını üstlenen yönetmen Demirkubuz, sinemaya 1986'da Zeki Ökten'in asistanlığını yaparak başladı.

"Yazgı" ve "İtiraf" filmleri 2002'de Cannes Film Festivalinin "Belirli Bir Bakış" bölümünde gösterilen Demirkubuz, son filmi "Yeraltı" ile 31. İstanbul Film Festivali'nde "En İyi Yönetmen", "En İyi Erkek Oyuncu", "En İyi Kurgu" ödüllerini kazandı.

Kedinin Evrimi

Evrim mi değil mi tartışılır ama hiperaktif olduğu bir gerçek...

Kült diziler ve vitrindeki başrol: Kadın çıplaklığı

Her gün izlediğimiz Amerikan dizileri, kadın çıplaklığını hoyratça vitrine koyuyor. ABD'li sinema eleştirmeni Ann Hornaday, kadın bedeninin nesneleştirilmesi ile şiddet kültürü arasında bir ilişki olduğunu belirtiyor.

Geçtiğimiz Mayıs ayında, Amerika'nın Kaliforniya eyaletinde 22 yaşındaki Elliot Rodger'ın altı kişiyi öldürüp, 13 kişiyi de yaraladıktan sonra intihar etmesi ve intihar etmeden hemen önce bu "cinayet çılgınlığı" na kadınlara duyduğu nefretin sebep olduğunu açıklamasının ardından eleştirmenler arasında erkek egemenliği ve kadına karşı şiddet olgusunda medyanın rolüne dair tartışmalar başladı.

Bu tartışmalara, Washington Post'daki erkek egemen fantezilerin kadınların erkeklerin cinsel arzularının nesnesi olarak gösterilmesinin bir parçası olduğunu iddia eden yazısıyla Ann Hornaday de katıldı. Şimdi okuyacağınız yazı* ise Hung, True Blood ve Game of Thrones dizilerinin bu erkek egemen fantezilere nasıl katkı sunduğu ile ilgili.

TRUE BLOOD DUALİZMİ

Altı sezon devam eden True Blood dizisinde sansürsüz kadın çıplaklığının başrollerden fügüranlara kadar pek çok örneği olduğu halde tüm sezonlar boyunca sadece iki kere sansürsüz olarak bir erkeği çıplak göstermesi dikkat çekiciydi. Bu dizide kadınların seks objesi olarak gösterilerek istismar edilmesinin en çarpıcı örneği, bir kan havuzundan doğan ve uzun sahneler boyunca etrafta tamamen sansürsüz bir şekilde çıplak gezen ve bir vampir-tanrıça olan Lillith. Lilith'in diğer kadın köleleri de aynı şekilde tamamen sansürsüz gösteriliyor.

Eğer bir erkek Lillith'in kanından içerse o da dönüşüyor ve bir kan havuzundan yeniden doğuyor. Fakat bu sefer erkeği çıplak görmüyoruz. Kamera beline doğru geldiğinde duruyor ve daha aşağısını göstermiyor.

Diğer bir örnek ise insanların vampirler tarafından esir tutuldukları sahnelerde karşımıza çıkıyor. Bir kafeste erkekler, bir tarafta kadınlar duruyor ve yine tamamen çıplak gösterilenler sadece kadınlar. Erkekleri ise sadece bellerine kadar çıplak görüyoruz.

True Blood dizisinde kurt adam sürülerinin kurda dönüşmek için soyundukları sahnelerde çıplak olarak gösterilenler yine dişiler oluyor.

HUNG

Hung büyük bir penise sahip olduğu için fahişelik yapan talihsiz öğretmen Ray Drecker'ı anlatan bir dizi. Bütün dizi Ray Drecker'ın penisi üzerine kurulmuş olsa da sadece bir kere penisi -o da tamamını değil- hızlı bir şekilde görmemize rağmen tamamen çıplak gördüklerimiz Ray'ın partnerlerinin ve müşterilerinin dişi bedenleri.

Tamamen erkeğin cinsel organının nesnelleştirilmesi üzerine kurulu bir dizide bile seks nesnesi haline gelenler yine kadınlar oluyor.

GAME OF THRONES

Game of Thrones, cinsiyetçiliği, kadın düşmanlığı, gereksiz çıplaklığı ve kadına yönelik şiddeti barındırması nedeniyle eleştirilerin hedefi oldu. Her zamanki gibi kadınların tamamen çıplak gösterildiği pek çok sahnede onların erkek partnerlerinin çıplak bedenleri sansürleniyor. Bu durumu özellikle, bölümlere öylece serpiştirilmiş gereksiz genelev sahnelerinde çarpıcı bir şekilde görüyoruz. Hem erkek hem kadın fahişelerin olduğu durumlarda bile tamamen çıplak gösterilenler yine kadınlar.

Bugüne kadar sadece bir erkek karakter tamamen çıplak olarak gösterildi: Theon Greyjoy. Başına bir dolu korkunç şey gelen Theon işkenceye uğramış ve hadım edilmişti. The Laws of Gods and Men ( Tanrıların ve Erkeklerin Yasaları) adlı dördüncü sezonun altıncı bölümünde, bir banyo sahnesinde gereksiz çıplak bir kadın bedeniyle karşılıyoruz. Yine aynı bölümde Theon da banyo sahnesinde gözüküyor ve kurguya uygun bir şekilde çıplak görünmesi beklenirken (kadının çıplak sahnesinin gereksizliğine karşın) görünmüyor.

The Mountain and the Viper ( Dağ ve Hain) adlı 8. bölümde hadım edilmiş erkeklerden oluşan bir ordunun üyelerinin, aynı kafiledeki kadınların yıkandığı yerin civarında yıkandıkları bir sahneyle karşılaşıyoruz. Ve sürpriz! Kadınlar tamamen çıplak ama erkekler değil. Erkek cinselliğinin başat imgelerinden olan Basava erkeklerinin bedenleri burda görünmez kılınıyor.

YAPIMCILAR DAHA FAZLA KADIN ÇIPLAKLIĞI TALEP EDİYOR

Kısa bir zaman önce, Game of Thrones'un ikinci sezonunda Blackwater Bay ( Karasu Kıyısı) bölümünün yönetmenliğini üstlenen Neil Marshall, bir yapımcının kendisine daha fazla çıplak kadın bedeni göstermesi için baskı yaptığını söyledi. Marshall, yapımcının kendisinin işin drama kısmıyla ilgilenmediğini, yani hikayeyi önemsemediğini, onun yerine, kendisinin "izleyicinin sapık tarafında" olduğunu söylediğini belirtti. Yapımcının talebi, kadın bedeninin nesneleştirilmesi emirlerinin "yukarı"dan geldiğinin somut kanıtı oldu.

Çıplaklık aslında nadiren hikayenin ana teması için zaruri. Kadının çıplaklığı kurgunun değil, kadınların nesne, erkekleri ise insanlığın öznesi olarak sunulmasının bir parçası ve sorun sistematik. Kadın bedeni, HBO'nun** çeşitli programlarında erkeklerin hizmetine sunuluyor.

Hornaday, - en azından Rodger gibiler düşünüldüğünde - şiddete neden olan erkek egemen kültür ile, kadın bedeninin hoyratça vitrine konuşu arasında bir ilişki olduğunu iddia ediyor.

**ABD'deki paralı televizyon kanalı grubu

Çeviri: Burcu Cengiz